Cilt: 19, Sayı: 2, Yıl: 2013 Özel Sayı Hukuk Fakültesi Marmara Üniversitesi
Askerliğin, temel hak ve hürriyetleri sınırlayabileceği bir durum da Anayasa’nın 137.maddesindeki kanunsuz emir hâlidir. Ancak askerî hizmetlerin görülmesi bakımından kanunla buna istisnalar getirilebilir. 1632 sayılı Kanun’un 47.maddesine göre de, ast verilen emrin sınırlarını aşmadıkça veya suç amacı taşığını bilmediği sürece kanuna aykırı emirden dolayı sorumlu tutulamaz[495]. 6 no’lu ek protokol 28 Nisan 1983 tarihinde imzaya açılmış, 01 Mart 1985 tarihinde ise yeterli sayıda devletin onayı ile yürürlüğe girmiştir. Maddesinde ölüm cezasının kaldırıldığı, hiç kimseye ölüm cezasının verilemeyeceği ve hiç kimsenin idam edilemeyeceği belirtilmiş, bu şekilde barış zamanında idam yasağı düzenlenmiş, 2. Maddesinde ise savaş zamanında ölüm cezası düzenlenmiştir. Maddesine dayanılarak bu protokolün hükümlerinin ihlal edilemeyeceği belirtilmiştir. Türkiye bu sözleşmeyi imzalayarak onaylamış ve iç mevzuat haline getirmiştir. Önceki cezanın hangi tarihten itibaren tekerrüre esas alınacağı hususu ise tartışmalıdır. Çünkü cezanın verildiği, tebliğ edildiği ve kesinleştiği tarihler farklı olduğundan, hangisinin esas alınacağı önemlidir. Bu konuda genellikle kabul edilen önceki cezanın kesinleştiği tarihin esas alınmasıdır[403].
- Maddesi uyarınca çarşı ve mahalle bekçileri bakımından da geçerlidir.
- Maddesi uyarınca uyulması gereken ilkelerin, genel-özel kişisel veri ayrımı yapılmaksızın tüm kişisel verilerin işlenmesi sırasında varlığı aranmaktadır.
- Nitekim, ilgili kişi tarafından verilen açık rızanın geri alınması halinde veri sorumlusunun diğer kişisel veri işleme şartlarından birine dayalı olarak veri işleme faaliyetini sürdürmesi hukuka ve dürüstlük kurallarına aykırı işlem yapılması anlamına gelecektir.
Diğer taraftan bu yükümlülük bütün sosyal ağ sağlayıcılaraçısından değil, Türkiye’den günlük erişimi bir milyonun üzerinde olan ağsağlayıcılar için geçerlidir. Ancak bu tespitin nasıl yapılacağı konusundayasada bir açıklık bulunmamaktadır. Bu belirsizlik hangi platformların yasayave yasada öngörülen yükümlülüklere ve yaptırımlara tabi olduğu konusundaöngörülemezlik yaratmakta ve idareye keyfi davranma imkânı tanımaktadır. Benzer şekilde, yakın zamanda Fransa’da yapılan düzenleme 2018yılında oldukça kapsamlı ve detaylı hazırlanan Avia Raporu’na dayanmaktadır.İlk olarak 20 Mart 2019’da yasa tasarısı olarak meclise sunulmuş ve neredeysebir yıllık bir görüş ve değerlendirme süreci gerçekleştirilmiştir. Buçalışmalar sonucunda tasarı ancak Mayıs 2020’de meclis tarafındanonaylanmıştır.
Bugün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru isterse kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın genel olarak idarenin tazmin borcunun doğabilmesi için bir zararın mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin idareye yüklenebilir nitelikte bulunması, zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunması zorunludur\. Oyun içi görevleri tamamla, ekstra ödüllerin kilidini aç. mostbet giriş\. İkinci durum ise disiplin amirlerince asker kişilere verilen disiplin cezaları yargı denetimi dışında tutulmuş olmakla birlikte; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi doğrudan bu disiplin cezalarının iptali istemiyle açılan davalarda “yokluk” denetimi ile sınırlı olarak yargı denetimi yapmaktadır. Mahkeme’nin bu yöndeki kararları doktrinde bazı yazarlar tarafından şiddetle eleştirilmektedir.[749] Verilen disiplin cezasında; savunmanın alınmaması, yetkisiz amirin ceza vermesi, cezada zamanaşımı olması ya da amirin ceza yetkisini aşması gibi durumlarda, disiplin cezasının “yok hükmünde” sayılarak iptaline karar verilebilmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin taraf olduğu ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarda, disiplin amirlerince disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü verilen disiplin cezalarına ilişkin olarak, 1602 sayılı AYİM Kanununun 21. Fıkrasındaki yargı denetimi kısıntısıyla çatışan hükümler bulunup bulunmadığının ortaya konulması gerekmektedir. Bu konudaki AYİM kararları incelendiğinde; devlet memurlarına Askeri Ceza Kanununda belirtilen usullere göre ve yine Askeri ceza Kanununda yazılı disiplin cezalarının verilmesi halinde bu cezaların yargı denetimi dışında olduğu, Devlet Memurları Kanununda yazılı disiplin cezalarının verilmesi durumunda ise bu cezaların 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 21/3. Maddesi kapsamında olmaması nedeniyle yargı denetimine açık olduğu yönünde kararlar verildiği görülmektedir[733]. Adil yargılanmanın hakkının birinci şartı, yargılamanın bir “mahkeme” tarafından yapılmasıdır. AİHM içtihatlarında “mahkeme” deyimi, kanunla kurulan yürütme organı ve taraflar önünde bağımsız ve tarafsız bir makamı ifade eder[657].
“Paket” Gönderen tarafından taşıma için TNT’ye sunulan ve TNT tarafından Gönderenden kabul edilen tek bir paket veya parçayı ifade eder. “Koşullar” tnt.com üzerinde zaman zaman güncellenen haliyle bu taşıma kural ve koşullarını ifade eder. “CMR” 1956 tarihli Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesine İlişkin Konvansiyonu (1978 yılında tadil edilen haliyle) ifade eder. 1.5 Hizmetler TNT tarafından zaman zaman değiştirilebilir veya askıya alınabilir. Söz konusu değişiklik veya askıya alma işlemleri TNT’ye o tarihten sonra sunulan Gönderiler için geçerlidir. Mevcut Hizmetlerin ayrıntılarına tnt.com üzerinden ulaşılabilir. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.8 ve Anayasa m.22’nin güvencesi altında bulunan haberleşme hürriyetinin, yalnızca posta ile yazışmaları ve telefonla yapılan konuşmaları kapsadığı düşünülebilir, fakat bu görüş isabetli değildir. Haberleşme hürriyeti, insanlar arasında gerçekleşen tüm iletişim yöntemlerini kapsar. Herkes; dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Ancak dolaylı olarak bütün sosyal medya kullanıcılarınifade, haberleşme ve özel hayat haklarına da müdahale oluşturacaktır. Aynışekilde para cezası ve reklam yasağı yaptırımları platformların mülkiyet vesözleşme özgürlüklerine müdahale oluşturacaktır. İnternet trafiği bantgenişliğinin yüzde doksan oranına kadar daraltılması yaptırımı ise doğrudansosyal medya kullanıcılarının iletişim hakkı, ifade özgürlüğü, özel hayatasaygı, haberleşme özgürlüğü ile basın özgürlüğüne müdahale teşkil eder. İfade ve haberleşme özgürlüğü bakımından gerek AvrupaParlamentosu gerekse akademi tarafından yoğun eleştirilere konu olan budüzenlemeler karşısında AB birlik seviyesinde hukuka aykırı içerik ve çevrimiçiplatformların sorumluluğu bakımından bir düzenleme yapmanın önemine eğilerek bukonuda adımlar atmaya başlamıştır. 29 Ocak 2020 tarihinde açıklanan AvrupaKomisyonu’nun 2020 çalışma programında bulunan “Dijital çağa uygun bir Avrupa”önceliği uyarınca Digital Service Act üzerinde çalışılacağı belirtilmiştir. Bukapsamda eş zamanlı olarak AB seviyesinde E-Ticaret Yönergesi’ningüncellenmesini de içeren Digital Service Act kapsamında içerik yönetimineilişkin düzenlemelere yönelik çalışmalar devam etmektedir. Ayrıca Alman NetzDG kanunu, içerik sahiplerinin haklarınıkoruyucu usul öngörmediği, içerik sahiplerine herhangi bir bildirim yükümlülüğüöngörmediği gerekçesiyle de eleştiri konusu olmuştur. Dahası, Almanya’dakanunun anayasaya ve Avrupa hukukuna aykırı olduğuna yönelik ciddi eleştirilerbulunmaktadır ve kanun aleyhine Anayasa Mahkemesine dört farklı başvuruyapılmıştır.[8]Anayasaya aykırılık savları ifade özgürlüğünün ve kanun önünde eşitlikilkesinin ihlal edildiği iddiasına dayanmaktadır. Avrupa hukukuna aykırılıktezleri ise hizmetlerin serbest dolaşımı ilkesinin ihlal edildiği argümanınadayanmaktadır. Bu kararlara karşı CMK uyarınca itiraz edilebileceği düzenlenmişise de itiraz etmeden önce kararın gereğini yerine getirmek zorunlututulmuştur. Kaldı ki itiraz kapalı devre çalışan sulh ceza hakimliklerineyapılmak zorundadır.
Bu başvurularda; “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesinden masumiyet/suçsuzluk karinesine, özel yaşamın gizliliğinden adil/dürüst yargılanma hakkına kadar çok sayıda hak veya güvencenin ihlal edildiği iddiaları dile getirilmiştir. Bu kısa yazıda; sözkonusu şikayetlerin AYM tarafından nasıl incelendiği, hangilerinin kabul edilemez bulunduğu ve kabul edilebilir bulunanlarda ne tür hak ihlallerinin tespit edildiği gösterilmeye çalışılacaktır. İlk Derece Mahkemesi tarafından Ekrem İmamoğlu hakkında verilen karar, istinaf ve temyiz kanun yollarına tabidir. Bu yollara başvurulması, hükmün kesinleşmesini engeller. CMK m.286/3-a-1 uyarınca; hakaret suçundan verilen cezanın süresi ne olursa olsun, bu karara karşı temyiz yolu açıktır. Gerekçeli karar yazıldığında, kısa kararla birlikte dava dosyası kanun yollarına gönderilecek, kararda bulunduğu söylenen hatalar ilk olarak istinaf ve ikinci olarak da temyiz mercileri tarafından değerlendirilecektir. TCK’da suç tiplerine özel hükümler kısmında bir hüküm halinde yer verilirken, hakaret suçunda farklı olarak suç 125. Maddede tanımlanmış, devamı maddelerinde ise hakaret suçu ile ilgili değerlendirilmesi gereken belirli durumlara ilişkin özel düzenlemelere yer verilmiştir. TCK m.125 hükmünde hakaret suçu tanımlanırken, TCK m.126’da hakaret suçunun mağdurunun belirlenmesine ilişkin düzenleme öngörülmüş, 127. Maddede hakaret teşkil eden isnadın ispatına ilişkin hükme yer verilmiştir.
Bu düzenlemeye göre, özel tekerrür halinin oluşabilmesi için önceki fiil ile sonraki fiilin aynı nitelikte olması gerekmektedir[398]. Dolayısıyla öncelikle her iki fiilin de aynı cezayı gerektirmesi gerekir[399]. Ayrıca aynı cezayı gerektiren fiilin aynı suç niteliğinde olması gerekir. Örneğin göreviyle ilgili çıkar sağlamak suçundan dolayı daha önce 125/D-c. Maddesine göre cezalandırılmış olan bir memurun, bu kez yine kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren ancak 125/D-k maddesine göre cezalandırılmasını gerektiren gizli bilgileri açıklama yasağını ihlal etmesi durumunda aynı fiili işleme şartı gerçekleşmemiş olduğundan özel tekerrür hükmü uygulanamayacaktır[400]. Ancak aynı nitelikte olmayı fiillerin ayniyeti (tıpatıplığı/özdeşliği) olarak anlamamak gerekir[401].
Disiplin suçlarının neler olduğu 477 SK’nun 47-61/A maddelerinde 16 ayrı disiplin suçu sayılmıştır. Bu düzenleme disiplin suçlarında kanunilik ilkesine uygundur. Ancak disiplin tecavüzü teşkil eden eylemler AsCK’nun 162/1-A maddesinde; “Askeri terbiyeyi, disiplini bozan ve hiç bir Ceza Kanununun maddelerine uymayan fiiller ve tekasüller” olarak tanımlanmıştır. Hangi eylemlerin disiplin tecavüzü oluşturacağı tamamen disiplin amirlerinin takdir yetkisine bırakılmıştır. İdarenin, hizmet görülürken, denetim ve gözetim yükümlülüğü cümlesinden olarak, ajanlarını ikaz ve gerektiğinde cezai işlem yapma yetkisine sahip olduğu; bu meyanda, amirin disiplinin sağlanması ve korunması için zaman zaman personelini tenkit ve muaheze edebileceği veya uyarabileceği izahtan varestedir. Söz konusu işlemler, yazılı veya sözlü olabileceği gibi, konusu veya öznesi itibariyle genel veya özel nitelikte de bulunabilir. 1602 sayılı Kanunun “Dava Açma Süresi” başlığını taşıyan 40. Maddesinde; “…Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açma süresi her çeşit işlemlerde yazılı bildirim tarihinden itibaren kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde 60 gündür.
İptal gerekçesinde belirtildiği üzere savcının kurduğu hükmün onayından ibaret kalan seri usul uygulaması ceza uyuşmazlığının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından vicdani kanaate göre maddi gerçeği tespitle karar vermeyi güvence altına alan Anayasanın 9., 138. Maddesinde yer alan masumiyet karinesine aykırıdır (bkz. par. 44, 53-54, 58). Çoğunluk gerekçesinde ifade edilen, söz konusu ibarenin iptali ile kuralın anayasaya aykırılığının ortadan kalkacağına ilişkin görüşe katılmamaktayım. Dolayısıyla PVSK madde 4/A hükmünde bulunan “el ile dıştan kontrol hariç” ibaresi ve Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu madde 7 hükmünde yer alan “el ile dıştan kontrol dahil” ibaresi Anayasa madde 20 “Özel Hayatın Gizliliği” hükmüne aykırılık teşkil etmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.91’de düzenlenen ve CMK m.90’a göre yapılan yakalama sonrasında cumhuriyet savcısının kararı ile kişinin geçici süre hürriyetinden mahrum bırakılmasına “gözaltı” denilmektedir. Madde incelendiğinde; yakalamanın suçüstü halleri ile sınırlı tutulduğu, kolluk tarafından gerekli tedbirler alındıktan sonra yakalanan kişiye yasal haklarının bildirilmesinin öngörüldüğü ve suçüstü hali ile sınırlı yakalama sonrasında kolluğun cumhuriyet savcısına bilgi verip emri doğrultusunda işlem yapmasının düzenlendiği görülmektedir. Madde uyarınca yakalananlar hakkında tatbik edilebilecektir.6 Mart 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanunun 6. Maddesi ile değişik CMK m.91/2’ye göre, “Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır”. Şu an için gözaltı tedbiri yetkisi cumhuriyet savcısına bırakılmıştır. Kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” adı bilinen yasa çalışmasında, gözaltı tedbirini uygulama yetkisinin istisnai olarak kolluk amirine de verilmesi amaçlanmaktadır.
İşlem temelinin çökmüş sayılması için aranan diğer şart ise tarafların somut olayda sözleşme kurulduktan sonra hal ve şartların değişmesinin sözleşmenin kurulduğu anda öngörememiş olmalarıdır. Bunu değerlendirebilmek adına sözleşmenin kurulma anı, türü ve karşılıklı menfaatler dikkate alınarak dikkatli ve özenli bir kişi gerçekleşen olayı öngöremeyecek durumda ise, meydana gelen durumun öngörülemez nitelikte olduğu kanaatine varılır. BGB § 313’ ün uygulama alanı bulabilmesi için öncelikle sözleşme kurulduğu sırada var olan hal ve şartlarda ağır bir değişiklik söz konusu olmalıdır. Ana kural olan sözleşmeye bağlılık ilkesi (ahde vefa) gereği, şartların ağırlaşması ve zorlaşmasına rağmen edimlerini yerine getirmeleridir. Hükmün ikinci fıkrasında ise, uyarlama koşulları belirtilerek sözleşmeye bağlılık ilkesine bir istisna getirilmiştir. 138 hükmünde olduğu gibi, meydana gelecek olan durumların olağanüstü nitelik teşkil etmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Koronavirüsün ticari hayatta yarattığı sorunların önemli bir kısmı kira sözleşmeleri noktasında toplanmaktadır. Ticari hayatın neredeyse durduğu, hükümetin ve şirketlerin aldığı kararlarla birçok işyerinin kapatıldığı mevcut durumda en çok merak uyandıran konulardan biri işyeri kira sözleşmelerinin akıbetidir. Bu mağduriyet şüphesiz sözleşmenin kurulduğu esnada öngörülemez niteliktedir.